7 Aralık 2010 Salı

Yavrum...

Yavrum önceleri bir kozaydın sen ömrü bir güne tekabül edecek bir kelebektin… Ne kozalar ördüm seninle dünya arasına kimseler gelip ermesinler diye sana getirmesinler kötülüklerini yüreklerde sadece sevgiyi öğren diye istemezdim o kozalardan çıkmanı…
Her gün seninle yeniden doğar senin için hayata biraz daha tutunurdum koparsalar da bağlarımı tutunmak isterdim senin için sana atan yüreğim için…


Gözlerin bebeğim gözlerinin derinliği beni benden götüren umudu kapıma getiren beni mahkûm eden sana can verme isteğine… O gözlerinde hangi adresler kimlik bulacak o gözlerin nereye doğru nerde nasıl bakacak acaba baktığını görüp anlayacak mı maskeleri olsa da insanların seçebilecek mi iyiyi kötüden ayıran o ince çizgide hangi yöne düşecek bakışların acaba? Gözlerin yalanlara ev sahipliği yapmaması dileğiyle yalan yerlere misafir gitmesin orda kalmak için ısrar etmesin! Bakanın kendini bulduğu o derin vadide çoraklaşmış topraklara inat ekinlerini huzurla büyüteceğin sevgilerin kaynağı olsun gözlerin!

Dünyaya geliş anıydı beklentiler arasından derin sessizliği bölen bir ağlama sesin… Ne fedakârlıklarla ortaya çıkmıştın nasıl böyle bir şaheser oluvermiştin tüm dünyanın imrenerek baktığı en değerli elmaslardan daha kıymetliydin kasalarda saklanacak… Bir hücreydin önceleri neler katabildim sana acaba orda bendeyken ama benden uzaktayken… Her gelişimini dikkatle izledim her anını bu dünyadan korkarak uzak durmak istediğimde hep seninle tekrar hayata demir atarak zamana dayanarak büyüttüm içimde seni… İlk zamanlardı heyecanı mutluluğu ilk ne zamana kucağıma alacağım seni ne zaman kokunu içime çekip müptelası olacağım hiçbir koku sen gibi işlemeyecek canıma canımdan bir parça olmayacak… İlk ne zaman ayağa kalkacaksın ilk ne zaman konuşacaksın ilk kelimen ne olacak bu dünyaya bir ses olarak ne diye yaşayacaksın meraktı bunlar sonradan telaşa korkuya karanlıklara salan beni…

Sonraları karanlıklar başladı ümitlerimin üstüne karabulutlar serpildi adeta seni nasıl bir dünyaya getiriyordum nasıl bir ülkede can bulacaktın hangi iklimlerde soluyacaktın acaba? Düşündüm sana dair seni bu kadar tecrit etmişken hayattan her şeyden uzak tutarken bir zaman sonra elerimden kayıp gidecektin kimlere doğru yol alacaktın kimler ilk gülüşlerine ortak kimler ilk gözyaşına sebep olacaktı kimler seni hayal kırıklığına uğratıp uğratıp kaçacak kimler onların ardından gelip seni avutacaktı?
Senin için hep iyi dileklerim var yavrum sadece sana değil tüm yavrulara bu dünyada birbirinizin acılarıyla beslenen bireyler olmayın yavrum…

Nasıl bir dünyaydı burası hangi gözlerle bakılsa seni içimden çıkarmama isteği yaratıyor bende… Görmeni yaşamanı istemezdim aynı ülkede seninle dünyaya gelenlerle aynı kaderde yaşamayacağını görmeni istemezdim hayatın bir ayrım olduğunu ve daha doğarken başladığını… Bebek olmanın bile zor olduğu bu coğrafyada bu şekilde bir can olmanı istemezdim… Büyümek ne kadar zor oluyor diyeceğin her yaşında sana hediye diye daha umutsuz yarınlar bırakmak istemezdim… Ayrımların başında senden farklı olan cinsin üstünlüğünü yaşının her devresinde hissetmeni istemezdim genel yargıların bir parçası olmanı her defasında hayata kendini ispatlamaya çalışmanı istemezdim yavrum… Dünyanın bu kadar kirlendiği günler bekliyor seni ve ben bu günlere mi armağan ediyorum seni açlığın susuzluğun savaşların ortasına mı doğruyorum…
Şuanlar da belki seni huzurlu bir ortama getireceğim ama aynı vatanda acıları ile yaşayanlarla soluyacaksın adaletin tecellisi hep gecikecek her bir sonraki acıya vuracak zaman hep yarım kalan bir yarın olacak yaraların, yaralamaların ortasında bulacaksın hem kanayan bir yerler olacak içinde ve sen dünyaya rağmen yaşayacaksın… Ve bu gece burada dünyaya merhaba diyeceksin!

Hiç yorum yok: