1 Şubat 2009 Pazar

Nazım Hİkmet'ten...



Bir aşk için yapabileceğin herşeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan için rahat olsun.Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır.Hani ağzınla kuş tutsan''Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?''diye bir soruyla bile karşılaşabilirsin.İki ucu keskin bıçaktır bu işin.Yaptıklarınla değil,yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman.Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur.İyi halin cezanda indirim sağlamaz.Üzülme,sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.Özledin,içtin,ağladın,güldün,şarkılar söyledin,düşündün,şiirler yazdın.''Peki o ne yaptı?''deme.Herkes kendinden sorumludur aşkta.Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu.Bir insan eksik yaşıyorsa ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için?Senin hayatı ıskalama lüksün yok.Onun varsa,bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.Her zamanki gibi yaşayacaksın sen.''Acılara tutunarak'' yaşamayıöğreneli çok oldu.Hem ne olmuş yani,yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil.Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki...Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu?Kentin hiç girmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında.Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası...Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun ki aslolan yürektir.Yürek sesini bilmeyenler,ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma;yaşadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte.Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu.Elbet bitecek güneşe hasret günler...ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkilerdeğil,güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...
NAZIM HİKMET RAN

Ey Eflatun Aşk




Benim o hep fırtınalarla boğuşan ruhum Yorulmuyor yaşamaktan.
Midyat’lı bir gümüş ustasıdır, süryani
Ve yüzündeki çıban gibi
Yüreğinde yaralar
Taşımaktan.
Yorulmuyor yorulmuyor
Ağır işçi
Kedere ve aşka çalışmaktan
Kiminde peçeli bir gülüş çağırıyor
Kiminde kovuluyor kapılardan.
bak sabah yaklaşıyor birazdan ufuk
moraracak
sevgilim çıplak sokaklarında
ayak seslerim dolaşsın
yasak
ırmaklarında yıkanayım
avuçlarına karlı öpüşler
bırakayım
rüzgar
unutulmuş
bir dağ çeşmesine
götürsün bizi.
Zamanın saatleri unuttuğu
Şavkıyan bir dağ çeşmesine.
eflatun aşk
bana eflatun yağmurlar
yağdırabilir misin
getirebilir misin geçen günleri geri
tutup yıldızları yanıma oturtabilir misin
sana neyi anlatayım
her sarnıç küflü bir yağmuru
her sevda bir ayrılığı yaşar.
Behçet Aysan

kontör bizden



çanakkale ye geliyorsunuz ilk yılınız hatta ilk anlarınız ev tutmuşsunuz yerleşiyorsunuz işte elektrik su derken birde öğreniyorsunuz su kontorlu ilk baş garipsiyorsunuz ev arkadaşınızla geyiklere sebebiyet veriyor sonra öğreniyorsunuz mecburen kart nedir, nerden doldurulur diye her an hazır olmak lazım kartıda dolduruyorsunuz herşey güzel yolunda... bu konuyu aklınızda önemli konuların en arka sırasına atıyorsunuz taki bir sabah çapaklı gözlerle musluğun başında su akmayana kadar noluyo demeye kalmadan arkadan(zeki ev arkadaşı) -su bitti yükleyelim diyor neyse kartı alıyorsunuz yükle için yükleme olmuyor nasıl ya nasıl olmaz derken 185 i arayın diye alet sizi yönlendiriyor vay be diyorsunuz hay diyorsunuz içinizden en taze küfürleri savurasınız geliyor bir yüz yıkayacaksınız halbuki... arıyorsunuz geliriz diyorlar neyse yüzü yıkmaktanda vaz geçiyorsunuz . bi saat oluyor iki saat oluyo gelen giden yok maşallah yaptıkları hizmete uygun tam 4 saat sonra kapınızda beliyorlar en sorun çözer tavırlarıyla abi kapınızda süpermen edasıyla.bakıyorlar yüklemeye çalışıyorlar -bu bozuk diyorlar hayatta dumur olunan anlar arasına giriyor bu an +nasıl bozuk -parçaları değişmeli parçaları değişmek 150 ytl yenisini alırsanız 240 ben yenisini tavsiye ederim diyor birde akıl alıyorsunuz tam oluyor +peki . ev sahibine haber verelim ama su diyorsunuz -şimdi ben açacağım biraz yükledim (vurgula: kontor bizden ) diyor ne yapacağınıza karar veremiyorsunuz burda gülünmeli hala karar veremedim teşekkür ediyoruz numarasını bırakıyor abi bize aramamızı beklediğini soyluyor- ben bu kontorlu suyuda kontor bizdeni sövüp sayasım geliyor tamda o sırada kabus mu bu ya recebin tavuğunu geçti diyorum komik olduğunu sanan abim pek benimsemiş kontor bizdeni -bizi susuz bırakmayan abiye teşekkür bir borç bilinir.

---yazımı da o abiye ithaf ediyorum ---

N y k S (GeCe tanrıçası)


ismin anlami gecedir ve yeryuzu karanligini simgeler. hesiodaos'un theogonia'sinda onemli bir rol oynar. theogonia'da ilk ogelerin dogus sureci soyle anlatilir:khaos'tan once gaia , sonra erebos'la nyks, yani yeralti ve yeryuzu karanliklari cikar. nyks'le erebos sevisip birlesirler ve bu birlesmeden aither'le hemera, esir'le gun, yani isiksal varliklar dogar.sonra nyks kendi kendine uretmeye koyulur, ortaya cikardigi varliklar kotulugu, acligi, ykikim ve olumu simgeleyen karanlik guclerdir: uc olum tanrisi moros, ker, thanatos, hypnos (uyku) ve oneiros (dus); hesperides, yani batili gece kizlari; kader tanricalari klotho, lakhesis, atropos; oc tanricasi nemesis ve kavga tanricasi eris; bir de her turlu kavga, dovus, katil, cekisme didismeyi simgeleyen tanrilar; gaflet tanricasi ate, bellegi uyusturan lethe irmagi ve en sonunda "belalilarin en kotusu olan" ant tanri horkos.

aşk...


Aşk adın yazılı bir oyundu… Sahneleri arasında iki kişi sığabilen bir yürek perde arkasında…
Aşk bir yürekti parmak uçlarında gezinen… Bir annenin helal sütünden akan bir damlaydı…
Aşk yarım bir hikâyeydi senden bana yazılan… Kelimeler eksik anlamları diz çökmüş sana yalvarmış…
Aşk bir kalp her an sarılabileceğin… Nefesine nefesin karışmış… Yokluğuna adın yazılı…
Aşk bir melodi… Hiç duyulmamış bir nota kulaklarımda... Sesinde kavuşma dilekleri…
Aşk bir uçurtma çocuğun masum kalbinden kanatları… Özgürlük adına ipini kaçırılmış…
Aşk sırt sırta verilmiş yollara dönük yüzler… Bir daha kavuşmayacak iki düğme bir yakada…
Aşk paylaşamadıklarımızdı… Hasıraltı edilen duyguların birikimi… Kumbaramda yürek bankası…
Aşk kamburdu üstümde seni taşımak kolaydı da aşkının tarifi yoktu bir kâğıda yazılı… Bir yönü yoktu bir adresi yüreğine adın yazılı…
Aşk uzanıp uzanıp erişememekti her defasında biraz daha uzağıma düşen daha yüksekte asılı imkânsızlığın evreninde bulmak için bir basamak daha çıkılan dağın zirvesi gibi…
Aşk bir zamandı içimde atan… Akrep ve yelkovan senden yana… Tutamadığım geride kalan hayatımızdı…
Aşk bir gece ansızın oltası eve boş dönmekti yüreğinin okyanusundan binlerce sevgi vardı ama bana yer yoktu... Ellerim bomboş…

Issız Adam


Adam
Geceye benziyordu adam günün belli saatleriydi işte yarısını çalarak yaşayan arkasından kovalayan bir günün önünden kaçıp giden… Adam karanlıktı içinde biraz. Biraz dışarıdaydı, karartısı umut vaat etmiyordu. Uzaktı adam başka bir vatandı adam kadının sahipleneceği cinsten bir ülkenin en kalabalık şehriydi çıkmaz sokakları bile birbirine dolanıyordu dışındaki dünyadan yalıtamadan kendi kayboluyordu gölgesi düşüyordu köşe başlarına yüksek binalar arasında arıyordu binalar yükseldikçe küçülüyordu kendinde gökdelenlerle yarıştırıyordu aşkı ve her defasında eziliyordu ayağının altında bir karınca kendini düşüyordu çatı katlarından… Bütün bu hislerin ortasında en acı yerinden tutuyordu onu dikenleri batıyordu aşkın çıkaramıyordu kanırttıkça kanırtıyordu hayat…

Kadın
Koca bir şehirde fark edilmeden yaşamak yol kenarlarında yürüyen trafiğin akışına bile kapılamayacak kadar yok olan tersinir hayatın hep düz tarafı… Kayıp bir ruh kendinde ağırlaşan, büyüyüp ruhunu törpüleyen doldurdukça taşan bardağın artan kısmı hesap defterlerinde sonuç dört işlem arasında kalansız bir bölme… Tozlu raflarda kayıp bir kitap hep en eskisinden sayfalarda kalan elin uzanıpta almaktan her defasında vazgeçtiği… Sayfalar arasında silik bir cümle. Parmaklarında kelimeleri besleyen satırlara dokunduğunda isyanı dile gelen dizeleri ayna yapmış yüzleşircesine kendine karşı tutan arkasında çıkmaz sokakları koca şehri bırakabilen ama hep bırakılan hayat…

Adam&Kadın

İki kişi tek aşk… Bir olabilen ile biz olabilen arasında sıkışıp kalınan
Aşk sızardı aralarından taşardı belki kadından adama meyilli
Artarak çoğalan olmalıydı aşk
Azalarak bitiren oldu
Özgürlük hacimle orantılıydı ve yer açtıkça aşka sömürgeci davranıyordu
Aşk
Sonunda geldi işte bitti bir nokta bile çok kaldı bu hayatta!!!