7 Aralık 2010 Salı

Yağmur...

Yağmur bulutları yanaştı şehre. Buğulanan bir göz ve yanaklardan süzülen birkaç damlaydı önceleri yağmur. Şehir ağlıyordu. Her sonbahar olduğu gibi ağaçlar soyunmuştu ve veda kokan bu mevsim için ağlıyordu. Adam pencere kenarına doğru süzüldü hesaplaşmalardan yorulmuş her gün hayatla rutin kavgasından çıkmış kendi kalesine çekildiği bir anda. Pencere kenarına tünemiş yalnızlık kalenin içinde kocaman bir boşluktu hissettiği adamın. Adam bakışları delerek yağmur damlalarını toprağa baktı nede güzel kokardı yağmurla toprak sevişince. Düşündü adam şehrin gözlerine dokunmak istedi önceleri, üstüne aksın istedi şehrin acısı, altında ıslanmak kurduğu hayalin içinde kendine bir yer bulmaya çalıştı ah dedi gecenin bu saatinde ve şehrin göbeğinde sarılsaydım sevgilime. Adam dışarı atmak istedi kendini, sokaklarda koşmak, köşeleri dönmek istiyordu. Hayat bu kadar keskin bu kadar başarılı olamadığı için savrulmak istiyordu bu sonbaharda belki de. Dalından kopan bir yaprak gibi özgür olmak istiyordu özgürlük yalnızlığa davetiye çıkarıyordu yer açmaya çalıştıkça kendine bu ömürde aslında köşeye sıkışıp kalıyordu özlemini duyduğu sevgiliydi köşeye sıkışmışlığın adı. Adam dışarı çıktı. Sokaklarda dolaştı kimsecikler yoktu herkes terk etmişti şehri kimse bu acıya ortak olmak istemiyordu yalnızlığını kendi kalelerinde yaşıyordu. Tam o sırada adamın kapısı çalındı. Aşk kapıyı çalıyordu ama adam içerde yoktu aşk kapıda bekliyordu adam yoktu adam gitmişti ve aşk gelmişti… Adam bu yağmurda yalnızlığını satmaya belki de biraz umut almaya gitti çünkü şehre umut yağıyordu ve her güz her şey biterken yine bir gün güneşin doğup içini ısıtacağına gebeydi… Aşk kapıda beklermiydi? Adam geri döndü elleri bomboştu. Ve ağlamak istiyordu için için herkesten saklayarak erkekliğini hissetmek istiyordu evin kapısını açarken hissettiği sadece soğukluktu. Adam artık üşüyordu adam artık yapayalnız ve adam aşkı kaçırmıştı ve bundan haberi olmayacaktı her şeyden bihaber içeri girdi ve pencere kenarına tüneyen kendisiydi artık ve dedi ki aşk geleceksin biliyorum ve seni bekliyorum…


İşte hayatta böyle bir çelişkiydi… Hayatın kendisi bir ayrımdı doğarken insanoğlu kadın ve erkek diye ayrılıyordu bu yüzden dünyanın en hissedilesi duygusu üç harfe parçalanmıştı aslında aşk bütün olmak değildi aşk bir duygunun parçalanmasıydı ve aşk her parçalandığında altında insanoğlu kalıyordu…

Hiç yorum yok: