7 Aralık 2010 Salı

Gitme Kal Bu Şehirde...



Şarkının Nazan Öncel'e ait olduğunu bilmekte olup yine de piiz yorumunu eklemiş bulunmaktayım.Nazan hanımın yorumuna şapkamızı çıkarır önünde saygıyla eğilir mikrofonu piiz e kalemi kendime bırakırım...


Gitme Kal Bu Şehirde!

‘bir avuntu biraz keder’ aynı satırda anlam buluyorlardı hâlbuki biz bir cümleye bile sığamıyorduk… Aynı kalpte atmaya çalışsak nafile adrenalin gerekiyordu çalıştırmaya kalbi… Aynı havada solumaya çalışsak nafile bronşlar kapanıyordu… Eller hissizleşiyor ayaklar geriye adım atıyordu mıknatısın aynı iki kutbu gibi sürekli itiyorduk birbirimizi belki de biz sırt sırta iki yaşam yaşıyorduk aynı başlangıç noktasında yönleri farklı iki ışındık ama fiziğe inat optiksiz bir ortamda ışıyamadık. Hiç bir coğrafya taşıyamıyordu bizi ve hiç tarih yazmıyordu hiçbir düşünce açıklayamıyordu ilişkimizi sadece birkaç kelime işte biraz avuntu biraz keder içimizde…

‘ay karanlık hep karanlık’ diyordu radyoda bir şarkı… Ayın hep karanlık yüzü bize mi dönüktü yoksa senin karanlık yüzün gece ile birleşince ay bile aydınlatamıyor muydu dünyamızı yakamozlara gölge düşmüştü senin kirli duygularının arasında… Acıyla yaşanan bir ömürde kanayan bir yürekte kirli ellerinle kanattığın yaraların hesabını tutuyor günü birlik sevgilerde… Geceleri bekliyor zifiri karanlık için seni hatırlamak değil dimağa daha derin izler bırakarak seni yazmak için… Kara kaplı kitaplar var elimde içinde suçlarından bir demet her gittiğin yerde açtığın boşluklar yaptığın tahribatlar anlatılıyordu sen serseri bir mayın pusuya yatmış adresini her an şaşırabilecek bir kurşunsun…

‘geceler kör dilsiz sanki konuşmaz oldu ’dendiğinde içim parçalanıyordu. Çoktan bir kurşun gibi gelip içimde içimi parçalara bölüp gitmiştin serseri mayındın ve büründüğün kostümde çokta donjuana benziyordun. Hâlbuki günü birlik sevdalara demir atmış ağlarını salmışsın denize, her geleni o ağa bir ilmek olarak yerleştirip katmışsın denizin içine, gelen ne yapsın hayat buydu ya av olacaktın ya avlanan birde av ile avcı arasında bir sınır ne olursan ol hep acı vardı hep gözyaşı hep ihtiyaçtandı… Yasaklar yaşananlar ihtiyaçtı kör sağır dilsiz geceler beslenmeliydi ve gelenin umutları ile sevdaya olan hasretleri ile ve hayata son şanslarını sizin elinizle veriyor olmasıyla besleniyordu… Körde olsa avını seçiyordu, dilsizde olsa sokabiliyordu bir yılan gibi suskunluğa zehir salıyordu sevgiyi yürekte daraltıyor o kalpte bu sevgi nasıl yaşar diye kalp sahibi kalbini söküp atıyordu sayenizde…

‘bir ihtimal daha vardı ’ ama imkânsızlığı zorlayarak gittin… İmkânsız aşkının her harfini içime kazıyarak bedenime işleyerek ince hatlarıyla sevdanı gittin… Gittin arkanda yıkık bir şehir bıraktın her yer her sokak her cadde harap oldu ne can kaldı buralarda nede canan hiçbir hayat belirtisi olmayan bu şehir bile düz çiziyordu ve hiçbir etki geri getiremez atom bombası gibi şehrin kalbine bu denli düşmeni… Hiçbir söz engelleyemezdi seni… Bir ihtimal daha vardı elbet ama sana ne kadar gitme kal bu şehirde denilse de topladığın valizlerin aldığın biletlerin gidişe hazır ayakların inkâr ediyordu bir ihtimal daha vardı susmaktı ama ben son kez haykırıyorum şehrin bu yıkıntıları arasında gitme kal bu şehirde! Gitme Kal! Gitme! Git!


Hiç yorum yok: